Tipografik açıdan en temel öge olan harfin anlamı çıkarabildiğimiz bir sesi tanımlamasıdır. Tek başına tipografik harflerin bundan öte bir anlamı yoktur. Ne zaman onlar sözcükleri oluşturmak için bir araya getirilirler, o zaman nesneler, kavramlar, terimler vb. anlamlı yapılara dönüşürler. Bu anlam dünyasının en temel dışavurumu olan yazı belki de kültürel evriminde insanoğlunun kurguladığı en mükemmel şifrelemelerden biridir. Bu şifrelemenin anahtarları harfler ise düşünce ve dil örüntülerinin en küçük ögeleridir. Bu nedenle tipografinin kimyasında harfler atom, sözcükler molekül, tümceler bileşiklerdir.
Tipografinin Ana Malzemesi:
Yazı Karakteri
Tipografik açıdan en temel öge harftir. Harfler insanoğlunun kültürel evriminin oldukça uzun süren sonuçlarıdır. İnsanlık tarihinin erken dönemlerinde görülen mağara resimleri belki de insanoğlunun ilk bildirişim biçimlerinden biridir. Bunların sanatın başlangıcını oluşturdukları bilinmektedir. Ernst H. Gombrich’in Sanatın Öyküsü’nde, Ernest Fischer’in Sanatın Gerekliliği’nde ve Herbert Read’in eserlerinde üstelik mağara resimlerinin oluşturulma gerekçeleri kültür ve sanat tarihi açısından değerlendirilmektedir. Ancak ne amaçla yapılmış olursa olsun, bunlar okunmak için değildir. (Aslıer 1984) İnsanlığın kültürel evriminde yazının kullanılış süresi henüz tam bilinmemekle birlikte en fazla altı bin yıl öncesine uzanmaktadır. Kazıbilimin olası yeni bulguları bu tarihleri değiştirebilir ama, bilinen en eski yazı Sümerlere aittir. Mezopotamya, Mısır ve Çin uygarlıklarında piktografik yazının farklı biçimlerinin, farklı yazma araç ve gereçlerinin kullanıldığı bilinmektedir. M.Ö. 1500’lerden 800’lere değin, Fenike halkının geliştirdiği ve ünlü sesleri içermeyen yazı günümüzün çağdaş sesçil (fonetik) yazısının temellerini oluşturmaktadır. Piktografik kökeninde bir anlam içeren, bir nesnenin, eylemin ya da duygunun simgeleri olan yazı imleri süreç içerisinde evrilmiş, kendi çıkış kaynaklarından uzaklaşarak soyut göstergelere dönüşmüş ve çıkarabildiğimiz sesleri tanımlar olmuştur. Günümüz açısından, bu nedenle tek başlarına tipografik harflerin kendi gösterdikleri ses değerlerinden başka anlamları kalmamıştır.
Antik Çağ, Helenistik Çağ, Roma Çağı derken yazı Batı dünyasında mimariye özgü dönüştürülmüş biçimlerine kavuşarak ve miladi yüzyıllarla birlikte yazının altın çağı yaşanarak, kaligrafi araç-gereci ve yazma eserler aracılığıyla Bizans, Romanesk Dönem ve Ortaçağda olgunlaşmış ve Rönesansla birlikte çağdaş tipografik biçimlerini kazanmaya başlamıştır. Bugün kullandığımız harfler, sayılar ve yazıya ilişkin noktalama imleri Gutenberg’in hareketli hurufat dizgesiyle birlikte başlayan basımcılık yönteminin yarattğı ivme sayesinde yetkinleştirilmiştir. 15. yüzyılda Roma büyük harfleri ile küçük harfleri antik temelde tasarlayan Nicolaus Jenson; 16. yüzyılda ilk eğik (italik) hurufatı baskıda kullanan Aldus Manutius; mükemmel roman tasarımlarıyla Giovanni Cresci, aksan ve düzeltme imlerini geliştiren Geofroy Tory; Fransız estetiğini harfe yansıtan Claude Garamond; 17. yüzyıl sonunda Kraliyet kesimcisi Philippe Grandjean; 18. yüzyılda Hollanda-İngiliz biçeminin en kusursuz örneğini yaratan William Caslon; İngiliz ağırbaşlılığı ve soylu geleneğini yansıtan tasarımıyla John Baskerville; punto ölçü dizgesini geliştiren Pierre Simon Fournier, 18. yüzyılın ikinci yarısı ve 19. yüzyılda Modern hurufatları tasarlayan Firmin ve Ambrosio Didot ile Giambattista Bodoni ve diğerleri çoğu kendi adıyla anılan ve yeri doldurulamayan- klasik basımcılığın yazı tasarımcıları ya da basımcılarıdır. (Chappel 1970)
20. yüzyılın tipografi kitaplarında okura yönelik yapılan tavsiyelerden biri, eğer var olan yazı karakterleri arasından bir seçim yapılamıyorsa, birçok tasarımcının da yaptığı gibi, geçmişin bu değerli yazı karakterlerini göz önünde bulundurmalarıdır. (Craig 1991;14) Günümüzde yaşanan sayısal (digital) karmaşa karşısında bu öneri hiç de yabana atılır cinsten değildir.
Mağara Resimleri. Lascaux mağarası duvarındaki hayvan resimleri, Fransa, yaklaşık 15 bin yıl önce. Gombrich ‘Sanatın Öyküsü’nde şöyle diyor: Lascaux mağarasındaki resimleri saymazsak, mağaraların duvarlarındaki ve tavanlarındaki resimler düzenlice yapılmamışlar, tersine, belirli bir düzen anlayışından çok uzak olarak, bazen birbirleri üzerine boyanmış ya da çizilmişlerdir. Bu kalıntıları daha iyi şöyle açıklayabiliriz: Bunlar imgelerin etkisine ilişkin evrensel inanışın en eski örnekleridir. Başka bir deyişle, bu ilkel avcılar, belki de oklarını ve taş baltalarını kullanarak elde ettikleri avlarının yalnızca resmini yapmakla, gerçek hayvanların da kendi güçlerine boyun eğeceğine inanıyorlardı.
Eski Babil Çivi Yazısı. Yaklaşık M.Ö. 2000 yılı. Elde bulunan en eski yazılı belgeler M.Ö. I V. binyıldan kalma ‘Uruk Tabletleri’dir. Arapların ve İbranilerin Sami ataları olan Akadlar M.Ö. 2000 yılına doğru Mezopotamya’ya hakim olurlar ve ülkenin tamamında Akad dili konuşulur. Bu dönemde çivi yazısı daha iyi bir duruma getirilmiştir. Bu yazı M.Ö. 1760 yılından başlayarak Babil Krallığı’nın, sonra da Asur Krallığı’nın yazısı olmuştur. Sümerler, Akadlar, Babilliler ve Asurlular yalın muhasebe kayıtlarından sarayın resmi mektuplarına kadar çivi yazısının kullanımını ve biçimini geliştirmişlerdir.
Yazı Karakterlerini Tanımak
Harf biçiminden (typeface) daha çok, günlük dilde ‘yazı karakteri’ olarak kullanılan bu kavram abecenin özel bir tasarımını belirtir. Günümüzde binlercesi bulunan yazı karakterlerinin birbirleriyle farkı genellikle o kadar azdır ki, bu fark ancak basılı bir sayfada dizginin ürettiği toplam etkide görülebilir. Bu farklılıklar o yazı karakterinin hem geometrik altyapısında hem de yapısal özelliklerinin birinde ya da tümünde olabilir. Üstelik özel bir harf biçimi tasarımı üreticiden üreticiye de değişebilir. Çünkü harf biçimi tasarımı ve üretimi yapan bazı üretici firmalar tasarımın ‘sözleşme’ haklarını satın alarak sanat çalışmasının aslını kullanırlar. (Örneğin, Adobe Font Library -Linotype’ın font kütüphanesini de lisanslayarak içeren- dünyanın en geniş asıl font kaynak kütüphanelerinden biridir ve sonradan adlandırılmış olmaktan daha çok, fontların çıkış kaynaklı adlarıyla sunulduğu gözlenebilir.) Ancak harf biçimi tasarımını tecimsel amaçla çoğaltmak isteyen kimi üreticiler asıl harf biçimi tasarımı üzerinde ilk bakışta algılanamayacak kadar küçük değişiklikler yaparlar ve farklı bir adla asıl harf biçimi tasarımının ‘sonradan olma’ sürümlerini pazara sunarlar. Bundan dolayı da, bir dizgedeki 10 punto ‘Times’ ya da ‘Helvetica’ diğer sürümündeki 10 puntoluk ‘Times’ ya da ‘Helvetica’dan, yalnız tasarımındaki değişikliklerle değil, hem de küçükharf boyu yüksekliğinde ya da her bir pikadaki karakter sayısında bir parça fark içerebilir. Öte yanda adı da örneğin ‘Helvetica’ için ‘Claro’, ‘Europa Grotesk’, ‘Geneva’, ‘Helios’, Triumvireate’, ‘Vega’ ya da ‘Arial’ gibi farklı belirlenmiş olabilir.
Özellikle fotodizgi döneminde hiç değilse hangi firmanın hangi asıl (original) fontu hangi adla sunduğuna ilişkin karşılaştırma tabloları (cross-reference chart) bulunmaktaydı. Ancak masaüstü yayıncılıkla birlikte -derginizde yayınlanmış olan daha önceki Adobe ve Tipografi yazı dizisinde aktarılan ‘Font Savaşları’ndan sonra- ortalık gerçekten çok karıştı. (Nerde sınırsız özgürlük, orda çokluk!) Bugün, okur açısından kendi bilgisayarında bulunan yüzlerce fontun çok farklı kaynaklardan geldiği bilinen bir durumdur. Sonuçta bu farklılık ve genel geçerlik yoksunluğu dizgi gereksiniminde bir sorun yaratabilir. Özellikle kişisel bilgisayar ortamlarında kullanılan fontların nasıl elde edildiği ve hangi üreticinin sürümü olduğu genel olarak bilinmediği için, bir sayfada dizildiğinde nasıl görüneceğini gösteren örnek dizgi çıktısını edinmek bu soruna bir çözüm getirebilir.
Diğer yanda, her harf biçiminin kimliğini belirten bir adı vardır. Bu ad kimi zaman (‘Baskerville’, ‘Bodoni’, ‘Caslon’ ve ‘Garamond’da olduğu gibi) tasarımcısının, ya da (‘Berkeley’, ‘Americana’ ve ‘Helvetica’da olduğu gibi) bir bölgenin, ülkenin adı olabilir, ya da (‘Futura’, ‘News Gothic’, ‘Times Roman’ ve Avant Garde’ gibi) yazı karakterinin tasarım temeline ve anlayışına bağlı olarak bir adı olabilir. Bilgisayar ortamında ise, daha önceki dönemlerde oldukça uzun bir çaba sonucu oluşturulan ve üretilen yazı karakterlerine göre, çok kısa bir sürede son derece kişisel yazı karakteri tasarımları yapılabilmektedir. Ve üstelik onu adlandırmada da yukarıda değinilen yaklaşımlar çoktan bırakılmıştır. Bilgisayar ortamında kullanılan uygulamaların yazı karakteri ‘pop-up’ları günümüz fontlarının artık son derece öznel adlarla tanımlandığını göstermekte ve kanıtlamaktadır.
Fenike Abecesi. Yaklaşık M.Ö. 1200 ile 1000 yılları arası. Fenikeliler Akdeniz kültür coğrafyasında bugünkü Lübnan, Filistin bölgeleri arasında yaşamış, ticaretle uğraşmış denizci bir halktır. Bu coğrafyada bulunan diğer uygarlıkların yazısı resimsel imlere dayalı (piktografik) iken Fenike abecesi ses ilkesine dayanmaktadır. Artık her im bir nesneyi ya da soyut olguyu değil, gırtlağın çıkarabildiği bir sesi gösterecektir. Fenike abecesi bu nedenle Latince, Arapca, İbranice ve Kiril gibi, günümüzün bazı çağdaş abecelerinin temel kaynağıdır.
Trajan Sütunu. M.S. 112-3 yılları arasında kesilen Roma’daki Trajan Sütunu, temelden 1.15 m yükseklik ve 2.74 m genişlikteki bu (üzerine kazınmış ve oyulmuş) yazıt İmp. Trajan’ın ‘Germen’ ve ‘Dacia’ halklarına karşı savaşlarını anmakta ve ‘SENATVS.POPVLVS.QVE. ROMANVS’ (Roma’nın Senatosu ve Halkı) tümcesiyle başlamaktadır. Harfer arka düzlemden ön düzleme çıkabilsinler diye asıl olarak kırmızıyla renklendirilmiştir. Sözcükler, aralarındaki ortalanmış noktalarla, özellikle sayılar ise üstlerine çizgi çizilerek (çünkü Roma Rakamları günümüz sayılarından değil, harf ilişkilerinden oluşmaktadır) metinden ayrıştırılmışlardır.
Karolenj Yazısı. M.S. 8. ve 9. yüzyıllarda Frank imparatoru Büyük Karl (Charlemagne ya da Carl of Great) döneminde din bilgini York’lu Alcuin tarafından yönetilen yazıda yenilenme ve birlik çabalarının sonucu olarak Karolenj yazısı manastırların yazı odaları olan Scriptorium’larda geliştirilir. Karolenj yazısı daha sonra bir yanda Hümanistik diğer yanda Gotik yazının gelişiminin yol ayrımında başlangıç noktasını oluşturmuştur. Üstelik bu yazı, Rönesans sonrası Roma Kapitallerin sağladığı kasaüstü büyükharferinin yanısıra, kasaaltı küçükharferin temel kaynağı olmuştur. Resimde, üste Roma Kapitaller, ortada Anziyal, alta ise Karolenj yazısının birlikte bir yazma eserde kullanıldığı görülmektedir.
Kaynakça
1. ASLIER, Mustafa., 1984, Grafik Sanatlar Tarihi; Yazı Tarihi, Bölüm 1, DTGSYO Grafik Sanatlar Böl. Yayınları, İstanbul, TR.
2. CHAPPEL, Warren., 1970, A Short History of The Print. Word, Knopf, New York, USA.
3. CRAIG, James., 1991, Basic Typography; A Design Manual, Watson-Guptill Publications, New York, USA.
4. SARIKAVAK, Namık K., 2004, Görsel İletişim ve Grafik Tasarımda Çağdaş Tipografinin Temelleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara, TR.
Yazı photoshopmagazin.com sitesinden alınmıştır.